İngiltere’de, yaşam destek ünitesine bağlı olarak hayatta kalmaya çalışan bir çocuk, ünitenin kapatılmasının ardından hayatını kaybetti. Bu trajik olay, sağlık ve etik tartışmalarını yeniden gündeme getirdi. 12 yaşındaki Archie Battersbee, Temmuz ayında ciddi bir baş yaralanması geçirdikten sonra hastaneye kaldırılmıştı. Uzun süre yaşam destek ünitesine bağlı olarak hayatta kalan Archie’nin ailesi, çocuğunun tedaviye devam edilmesi gerektiğini savunsa da, doktorlar ve yargı, çocuğun beyin ölümünün gerçekleştiği sonucuna vardı.
Olayın ardından, ailenin yaşam desteğinin devam etmesi yönündeki talepleri mahkemeye taşındı. Aile, Archie’nin iyileşmesi için hala umutlu olduklarını ve tedaviye devam edilmesi gerektiğini belirtse de, yüksek mahkeme çocuğun yaşam destek ünitesinin kapatılması yönünde karar aldı. Mahkeme, çocuğun yaşam kalitesinin çok düşük olduğunu ve hayatta kalmasının tıbbi açıdan mümkün olmadığını belirterek, doktorların önerisi doğrultusunda karar aldı.
Yaşam destek ünitesinin kapatılması sonrasında Archie Battersbee’nin hayati fonksiyonları durdu ve çocuk hayatını kaybetti. Bu durum, İngiltere’de benzer olayların yaşandığı ve büyük bir toplumsal tartışma yaratan bir dizi etik soruyu gündeme getirdi. Yaşam sonlandırma kararları, tıbbi ve hukuki açılardan oldukça hassas konulardır ve çoğu zaman aileler ile sağlık profesyonelleri arasında derin anlaşmazlıklara yol açar.
Olay, İngiltere’deki sağlık sisteminin bu tür durumlarla nasıl başa çıktığını, tıbbi etik ile bireysel haklar arasındaki dengeyi de sorgulamaya açtı. Birçok uzman, çocuğun tedavisinin devam ettirilmesinin, ailelerin kararına saygı gösterilmesi gerektiği görüşünü savunsa da, doktorlar ve hukukçular, tıbbi açıdan doğru olanın çocuğun yaşam destek ünitesinin sonlandırılması olduğunu belirtti.
Bu olay, İngiltere’deki sağlık ve hukuk sistemlerinin bu tür trajik kararlarla nasıl başa çıktığına dair geniş çaplı bir tartışma başlatırken, yaşam destek tedavisi ve etik meseleler hakkında daha fazla sorgulama yapılmasına neden oldu.